Kayıtlar

Haziran 4, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

SARI PAPATYANIN LİSANI

Resim
  YARATICININ LİSANI   Yaratıcının kullandığı lisanlar sonsuzdur SARI PAPATYA MESELA Bir atın mekanizması mesela Bir salyangozun mekanizması mesela Bugün sahile inerken yolda gözüme çarptı Hemen geri fırladım Onu elime aldım Korkmadı Çantamın içine koydum onu Bir ara elimdeydi Elimde öyle güçlü tırmanıyordu ki, bilirsiniz, o yapışkanlıkla Epey süre benleydi Ona aşık oldum Onu orada çimenlere bırakmadım Bırakamadım Eve götürdüm onu Onu odamda bakmayı düşündüm Olmazdı Onu bahçemize attım Minik tatlı şeyin enerjisi bana geçti     Yaratıcının kullandığı lisanlar sonsuzdur SARI PAPATYA MESELA Mekanizmasını yukarı çıkardım ruhunu İnsanların buna ihtiyaçları vardır Her zaman bu gereklidir onlara Bu bedende olmak büyük eziyettir Yanar kavrulur insan Depresyona girer   Bir at oluşturulacağı zaman yüreği Ruhu oluşturulur… İnsan ruhla ayaktadır… Çok yumuşak, çok tatlı, çok ince bir şeydir o… Atın yolu da ayarlanmıştır… Ne

İKİ YALNIZ

Resim
  Aşağıda okuyacağınız öykü zamanın en parlak ve ödüllü bir edebiyat sitesinde en çok okunan öyküler kategorisinde bir numara olmuştur. İKİ YALNIZ             Bir yalnız orada… Birikmişti. Dolu dolu bakıyordu. Kadını fark etti. Ondan önemlisi yanındaki devasa boşluğu ve güzelim gözlerindeki derinli kahverengisinin. Onun yanına oturmak istedi. Düşündü çekindi. Döndü, gidiyor. Aklı oradaki boşlukta, aklı kadında. Karşıdan bando geliyor. Kapatıyor yolu. Döndü geri. Utana sıkıla geçti kadının yanına. Oturdu. İki yalnız. Çok büyükler çok. Yürek tarafından. Ama orası boş. Tozları uçuşur. Kocaman bir rüzgârı vardır. Sonrası sınırsız. Gök ve toprak arasında melekler. Bolca kırığı var kalplerinin. Çöller kadar. İki yalnız, su gibi. Bir bakışta kendini ele verir onlar. Gizlenemezler ki. Maskeli baloda bile parmakla gösterilirler. Kadın derya gibi. Kadın uzun bir yolculuktan dönmüştü. Geçilmez yollarla doludur yaşam. Bir noktada bitersiniz. Hiç gücünüz kalmaz. Terk edersiniz yolu. B

EVSİZ KALMAK

Resim
  Dışarda yağmur yağıyordu. Nuh, battaniyeye sarınmış televizyonda yabancı bir sineme filmi izliyordu. Kışın en sert hâli hissediliyordu bugünlerde. Kömür sobası son sıcağı salıyordu salona, sönmeye başlamıştı. Kapı zili çaldı, gecenin yarısı gelen kimdi? Nuh korkarak kapıya gitti. “Kim o?” diye sordu. “Benim ben, aç kapıyı.” Babasına açtı kapıyı. Leş gibi bira kokusu çarptı burnuna. Hayret etti, babası bira içmezdi ki! Bu işte bir tuhaflık vardı. Salim, şehir dışında yol işçisi olarak çalışıyordu özel bir fırmada. Islak montunu çıkarıp sobanın yanına koydu kurusun diye. Sobaya odun attı, içerde pijamalarını giyip geldi, divana uzandı. “Kapat şunu!” dedi. Gözlerini kapattı. Filmin can alıcı yeriydi, Nuh, televizyonun sesini kıstı, herhâlde bir şey demezdi. Umut etti. İçinden dua etti. Salim uykuya dalmıştı. Uykuya dalıp horlayınca Nuh televizyonun sesi açmıştı farkında olmadan, sesi iyi duyamadığı için. Salim filmdekilerin kavga sesiyle uyandı. “Sana şunu kapat de