HANGİ KADIN SEKSİ VE GÜZELDİR KIZ? HANGİSİYLE SEVGİLİ OLMALI, EVLENMELİ?
HANGİ KADIN SEKSİ
VE GÜZELDİR KIZ?
HANGİSİYLE SEVGİLİ OLMALI,
EVLENMELİ?
Üstünden tır
geçmiş genç kız
Türkiye şartlarında
makbuldür, düşe kalka ilerler,
yuvarlanır uçurumlardan, sırtında Karadenizli kadınların fındık dolu sepeti
gibi ağır yükler vardır, götü çıkar sırtı çıkar; ama pes
etmez, dipsiz uçuruma düşer; ama ağlamaz sızlamaz kalkar, kocası götün teki olsa bile 8
çocuğu vardır, onlara
köle olur bakar, gidip orospuluk yapmaz. Hayatımı yaşayacağım deyip zevkleri peşine düşmez.
Yüzü yangında
plastik gibi ermiş ve zombiye
dönmüş ve sokakta
demir maskeyle gezmeyen genç kız evlilik için idealdir.
Kör gözler
ruhunu göremez onun, kalbindeki ışığı, imanı, seksiliği,
melekliği.
Yüzü yangında
erimiş
kadın hayatın sürekli saçtığı alevlerden
etkilense bile gözleri kör olmaz, ve hayatın insanlara saçacağı alevler tükenmez. Kadın bir kere iyice yandığı ve bu yangınla manen de yanıp piştiği için ekmek
gibi hazır olmuştur, bu kadın
seni asla terk etmez, başka erkeklerle
yatmayı düşünmez. Evine bir
milyon dolarlık haciz gelse bile o karı seni terk etmez. İş bulur çalışır,
kör sakat kalsan da sana bakar, altından alır, seni şerefi sayar, yatakta biblo gibi yatsan bile, sana
bakıp delice haz duyar, seni bebeği
gibi benimser, seni sırtında taşır hastaneye.
Uçlarından süt akan memelerinin uçlarını ağzına verir ki; em bebek
gibi. (Karım olursa, bebek olur, bebek o memeleri emmeden önce ben emip sütün
tadına bakacağım, ilk bebek benim
tatlım)
Uzuvlarını biçer
dövere kaptıran genç kız makbuldur sevgili olmak ya da eş yapmak için.
Kolları yoktur; ama
kolları yerine yüreğiyle, ruhuyla, zihniye sarılmayı öğrenir sana.
Ben bir kolsuz
kadın gördüm, akrabam; ama ot taşırmış köyde. (Trabzon, Akçabat’ın bir köyü. Konuşamıyor da, dilsiz.
İnanılmaz güzel
bakıyordu, 30 yaşlarındaydı.
Kolları olmayan
kadın çalmaz çırpmaz, parana dikmez gözünü, eve daha fazla para getir demez, soğan ekmek yer mutlu olur, bela gelir, senin arkanda
kale gibi destek olur, ailesini kalkındırmak için mücadele verir, seni takdir
eder, o eve bereket girer, kolları yoksa ayaklarıyla işleri yapar. Cinsel organını vajinasına güneş misali ayaklarıyla
yerleştirir,
ayaklarıyla okşar senin saçını,
sakalını, ayaklarıyla resim yapar, çay içer.
Ayakları yoksa
elleriyle yapar işlerini. Ayakları
yoksa da kaçıp gitmez en büyük engelde bile, senin gladyatörün olarak atanmış gibi benimser seni, senin savaşçındır. Şimdi
kollarını ayaklarını kaybetsen eşin, sevgilin dostun
kaçar gider, dayanamaz sana, sakat bu, ne yapayım bunu der, gider başkasıyla sevişir.
Üstüne konteynır
devrilmiş ve paspas gibi
dümdüz olmuş ve yerde iri
spatulayla kazınmış ya da
kazınamamış ve oraya Helenistik
dönem heykeli
gibi kalmış kadın makbul kadındır, Türkiye şartlarında en çok evlenilmesi gereken şahsiyeti olan kadındır.
Fizik gider,
güzellik gider, geriye şahsiyet, yani karakter
kalır. Para gider, ün gider, acı gider, sevinç gider, çoluk çocuk her şey gider, sağlık
gider geriye şahsiyet, onurlu
mücadele, karakterin verdiği savaş kalır. Karakter kılıcındır, koruyucu askerindir,
meleğindir, boksöründür.
O kadın yerde
paspas gibi kaldığı için, acı
çektiği için, acıyla
büyümüştür, (insan acı
çekerek büyür Tolstoy) bir şahsiyet geliştirmiştir, herkes
gününü gün ederken o acı içinde güneş
altıdan dümdüz olduğu yerde yaz kış kalır kayın ağacı gibi, sabreder, metin durur, ağlasa bile isyan etmez kaderine. İşten atılırsan senin moralini bozmaz, senle sevişmek için yapman gerekenleri demez, sana ölümüne
sunar kendini, bacak arasını, muhteşem
kalçasını ve bal gibi kıç deliğini, yalamaktan asla
bıkmayacağın, her seferinde ilk kez
gibi delice heyecan, mutluluk veren. Tanrı oraya en özel çiçeklerini, notunu,
özgeçmişini yerleştirmiş. Gençlik mücadelesini,
dağlarda geçen, hipi kızlarının meme uçlarındaki
çiçekleri dişiyle ısırıp çeken yaz akşamlarını.
Ve Türkiye şartlarında gün gelecek herkesin üstüne bir konteynır
devrilecek ve yerde paspas gibi dümdüz olacak her birey.
Devlet en gerekli
şeyleri lüks olarak değerlendirip
vergiyle tecavüz eder sana, hapse atar, çeşitli
zulümlere, hastanelere para ödersin, bunlar devlet kurumları şirket gibi çalışır.
Devlet bakanları şirket sahibidir, emek
mücadelesi vererek bakan olmamışlardır, kapitalisttirler.
Çok konuşursan şirketine el koyar örgütçüsün derler.
Kara kıllarla
mis gibi kaplı cinsel organının üst tarafına pirsing gibi tır genişliğinde ağzı olan balta yerleştirmiş olan genç kız ya da kadın evlenilecek kadındır.
Cinsel organına
balta yerleştirmiş; çünkü ilkesi, sitili, onuru var, içeri ancak uygun
kişi girebilir. (Aksi
halde o balta birinin başına iner başı giyotin gibi koparır) O cinsel zevkin
kölesi değildir, onu baştan çıkaramaz insanlar ve şeytanlar. Onun kalbi kötülük ve şeytan geçirmezdir,
onun cinsel organı kutsaldır. Onun cinsel organı ay gibi parlak beyaz ve şeffaftır çocuk kahkahası ve gülümsemesi gibi.
O cinsel organ Tanrı’dır.
Helenistik Dönem, Büyük İskender'in istilalarıyla başlayan, Antik
Dünya'da Grek etkisinin doruğa ulaştığı dönemdir. Dönem, Klasik Grek Dönemini izlemiştir ve Helenistik Dönem'in ardından, Klasik Grek egemenliğindeki bölge Roma
Cumhuriyeti hakimiyetine geçmiştir.
Ve ben Helenistik
dönemdeki heykellerin sıçmığı gibi asil duruyorum köşemde, o kadar mizahi
ve romantiğim, yazıyı da iğrenç ama asil bitirmek istedim.
“İki Kız Bir Erkek”
adlı romanımdan bir bölümdür.
08:05, 21 Nisan 2021
Çarşamba
İsa Kantarcı
Yorumlar
Yorum Gönder