Çelik İrade
“EVLENDİM,
ARTIK MUTLU OLACAĞIM!”
Ya
da şöyle diyeyim: Evlenince çok mutlu olacağım.
Kişi asgari olarak anlaştığı ya da çok
sevdiği biriyle evlenir.
Bilirsiniz kadınların evlilik
cüzdanlarını sevinçle göstermeleri kameralara ya da fotoğraflarda.
Evlenince mutlu olmak diye bir şey
yok. Sahip olduğun sorunlar yanında 2 kişi olmak var. Bakalım o kişiyle nasıl
yürüyecek işler. Yolun sonu nedir?
Evlenince öğrenilmesi gereken
milyonlarca şey vardır.
Hiç evlilik yaşamamış birisi bunları
nasıl bilsin. Bir evliliği ayakta tutmak çok zordur.
Bilirsiniz mahallerde okul üniversite
yüzü görmemiş kızlar vardır, bunlar iyi adamlarla evlenir ve evliliği yürütmek
konusunda pek başarıdırlar.
Ablalarım onlardan biridir.
Eğitimli bir kızla yürütülen evlilik
bambaşkadır, eğitimsiz bir kızla yürütülen evlik bambaşkadır.
Bu işin yürümesi bence çok yoğun
dayanışmayla olur. Olmayabilir.
Bir genç kız evlenince eşine sonuna
dek destek olması gerektiğini anlamaz ve bilemez erkek.
Az bir sıkıntı yaşayınca; “benden bu
kadar, pes” dememeli.
Argo deyimle evli çiftler o işi
yürütürken beli, kıçı çıkıyor.
Çevremde genç çiftler var ve kadınlar
da çalışmak zorunda. Aksi halde geçinmeleri imkansız.
Evli olunca işin içine ruhsal ve
psikolojik bir sürü sorun giriyor. Erkek karısının o sorunları fark edip
yardımcı olabiliyor mu, kadın kocasının o sorunlarını ne kadar fark edip doğru
şeyleri söyleyebiliyor mu? Mesele bu.
İki taraf da başta olaya mutlu olmaya,
“MUTLU OLMAK İÇİN” giriyor ve bu işin sonu iyiye varmayacağı besbelli.
Hayatta mutlu olmak diye bir şeyin hiç
olmadığını görüyorum.
Her günüm bir savaş vermekle geçer.
Farkına varmayanlar bunun bir savaş,
mücadele vermek demek olduğunu elbette bilemezler.
İnsanların en çok maddi sorunları
yüzünden boşandıklarını gördüm, bunun başka birçok sebebi de var.
Asıl sorun bence karşı tarafa tam
inanmamak. Kolay pes etmek, gerçekten mücadele etmemek, gerçekten sabır
vermemek, gerçekten emek vermemek.
Birbirini gerçekten seven çiftler
hayatta kalmasını becerir.
Para önemli bir şey elbette, o
olmayınca yaşamak, o işi yürütmek imkansız. Faturalar ödenmeli.
Karı koca çalışıyor. Kadın işi ruhuyla
yapar ve akşam eve gidince pili biter. Erkek öyle değil ki. İşin içinde ufak
iki bebek varsa sorumluluk daha büyüktür. Hep uğraşacaksın, pes etmeyeceksin,
küsmeyeceksin.
Karşı tarafı sürekli çözmeye
çalışacaksın, bunu da ancak uyanıksan ve farkındaysan yaparsın. Bağımlıkla
hareket edersen gerçekleri, gizli ve saklı olanları göremezsin. Olaya, ona
bilgece bakman şart.
Cinsel ilişkide bulunmuyorsan boşanma
sebebi.
Yasa böyle diyor. Bunu okuyunca şaştım
kaldım, yahu evlilik yasal olarak buymuş demek.
Kölesin yani.
Evliysen de boşanmak kolay değil,
ondan ayrılmak istiyorsun deli gibi. Hakimi inandırman şart, yoksa boşamıyor
seni. Bu da çok gribime gitti, Kölelik diye düşündüm.
En niye? İşin içinde çocuk, para, mal
mülk oluyor çünkü.
Çok cahilmişim, gerçekleri ne kadar
saf algılıyormuşum.
İşin içinde çocuklar, para vs. olunca
elbette hakim seni zırt diye boşamaz. Sebeplerinin olması lazım.
Bir evliliğin yürümesi için karşı
tarafın öncelikle ruhuna sonuna dek yardımcı olmak ilkesi olmalı insanın.
Canını ortaya koyacak kadar değer
vermeli.
Sevgi, aşk demeyelim. Onlar boş
şeyler.
Şu: Onu koruma iradesi, gücü. Onun
iyiliği için gayret etmek. Baba misali.
Sevgi de boş. Yüzüne gülümser, ertesi
gün gülümsemez, beş ay gülümsemez, “beni sevmiyor” deyip üzülecek misin?
Bunalıma girersin, olaya başka türlü bak.
Yok dostum, çelik iradeli baba
olmalısın.
Sevgiyi geç.
Alışırsın, gevşersin, şaşarsın.
Gerçeği yitirirsin.
Karşı taraf basit ve sığ
yaklaşımlarımızla derelerden, tepelerden, çöllerden geçirilmiyor.
Elinden tutmak bir kızın, elinden
tutarsan onu geçirirsin derelerden, tepelerden, öğretirsin.
Biz kızın elini tutmayı bilmeyiz, karı
koca olmayı bilmeyiz.
Çünkü bize öğretmemişlerdir.
Erkek olmayı, kadın olmayı bize başta
yanlış öğretmişlerdir.
Kasabın elinde koyun gibiyiz.
Ne olursa olsun iyi kalpli olmayı, iyi
işler ve iyi hayaller peşinde koşma azmini kaybetmemeliyiz.
Bir film izledim, filmin baş aktörü
sonra als hastalığına yakalandı ve intihar etti.
Aktörün bir filminde karısı ölür, bir
şeyler olur, sanırım intihar etti, adam onu kurtarmak için cehenneme gidiyordu.
Cehennem bölüm bölüm, onun olduğu yeri bulmak için çok zorlu bir mücadele
veriyordu.
Sonuç; seveceksen ölümüne
KORUYACAKSIN!
Başka türlü sevmeyeceksin.
Kimse kimseyi sığ hislerle ve bazı
ihtiyaçlarının karşılaması için meşgul etmesin.
Hayrı yok çünkü.
Bizde öldüresiye seviyorlar ve
kadınları çeşitli sebeplerle öldürüyor kocaları.
‘Sevgi’; hayattaki en boş kelime.
‘Emek’ en sağmak ve güzel kelime.
BABALARINIZI DÜŞÜNÜN. O AİLEYİ AYAKTA
TUTMAK İÇİN KAÇ MİLYON TAKLA ATTILAR?
Ve yeni çiftler bu işi becerirler mi?
Onlar çok iyi insanlardır.
İyi insan olma azmini yetirme.
Aksi halde kurtuluş bulamazsın.
Doğru insan olma azmini yitirme.
“Kurtuluş
doğruluktadır” Timurlenk
İsa
Kantarcı
Yorumlar
Yorum Gönder