Not: Okuyacağınız bu metin daha geniş çaplı hale gelmiş biçimde yazıldı, düzeltilecek, bir roman bu, yayınevinin birinden onaya alan, basılacak olan metin, okuyacağınız onun küçük hali, öykü hali. ATLAR ve İNSANLAR (sevi-şenler için)(eski insanlar sevmeyi tarif ederken 'sevişmek' kelimesini kullanırdı) bu kast edilmiştir- Köye yaz gelmişti, yaz ayının cidden hissedilmeye başlandığı ilk gündü. Ertesi gün hava bozacak endişesi yoktu insanlarda. Gökyüzü apaçıktı. Güneş parlaktı gün boyu. Dikkatini verirsen; dans ederek, birbirine takılarak otların, ağaçların çiçeklerin arasından uçan mutlu kelebekleri görürdün. Bir evin önünde güneşin kızdırdığı betona uzanmış bir kedi sırt tüylerini yalıyor hararetle. Köyün deresinden geçen gri kurt karşı kıyıda emniyette olduğunu anladıktan sonra silkeleniyor; ıslandı, yalıyor tüylerini. Ormandan çıkan bir tilki kıçını üstüne oturmuş çevreyi seyrediyor keyifle, bal arıları, eşek arıları uçuşuyor çevrede. İri bir kaplumbağa boyunu ...
EN GÜZEL SEVİŞME YERLERİ paylaşımların altına yorum yazanlar dişe dokunur şeyler demiyor mangal partisindeymişiz gibi şeyler yazıyorsunuz Allah aşkına kitap okuyun, düşünün mangal partisinde gibi takıl, sonra şunu de: “Bu ortamda kadınlarla arkadaşlık kurma yeri değil.” peki, neresi be kardeşim? insanlar aç. sefil. e tabi size yazacaklar. adam gibi yanıt yazarsan… karşındaki adamsa utanır, yazmaz. ama buradan çığlık atmayı kes: burası ilişki kurma yeri değil diye. her yer ilişki kurma yeridir her yer sevişme yeridir Edip Cansever’in şiirleri en güzel sevilme yeridir. yaz akşamı üstü… yola oturmuş çift…ergen çift…araçlar geçip dururken yolda sohbet ediyor, kimseyi takmıyor, asfalta oturmuşlar, uzun uzun seyrettim onları, algılarına taptım aşık oldum. burada bu algıda olan adamlar var, kadınlar var. sen kapa çeneni tokat yiyeceksin yüreğimden senin gelişimin durmuş eğlen, gül...
Zarife, odasına gidip yine her zamanki gibi ürkek aydınlığına tüneyip can sıkıcı şeyler düşünecekti, dışları ve içleri pırıl pırıl iki yeni arkadaşı ise aynı odada sohbet ederek uykuya dalacaktı, kim bilir; kendine, yalnızlığına acıdı, ne zaman bu kuşatılmışlığı, bu dipsiz yalnızlığı aşacaktı, çıkmaz ayın perşembesi mi? Küfür etti kaderine, yalnızlığına, iyice acıklı biçimde düşünüyordu kendini, her herhalde odasına gidip ağlardı, yanındaki iki dostu kediler gibi mırıl mırıl mutlu bir şey konuşurken usul usul gülüşüyordu, Ayla Nur’un koluna girmişti. Laf bitmiyor bir türlü, gülmek, ne güzel, ne güzel iki kız! Keşke sonsuza dek birlikte olabilsek, kız kıza eğlenip yaşayıp gitsek, çekilmez gün olmaz, olsa bile acısı bu eğlenceli iki kızla toz duman edilirdi. Zarife, tam odasına girmek için elini kapı koluna uzattığında Nur şöyle dedi: “Gel bizle kal bu gece, ne dersin?” “Olabilir,” dedi, “bayılırım” diye düşündü. Üç kız aynı yatağa girdi, Nur şöyle düşündü v...
Yorumlar
Yorum Gönder