RÛHUL KUDÜS
RÛHUL KUDÜS
روح القدس
Kur’ân-ı Kerîm’de Cebrâil için kullanılan bir isim.
Müellif:
Rûhu’l-kudüs tabiri Kur’ân-ı Kerîm’de üçü Hz. Îsâ
(el-Bakara 2/87, 253; el-Mâide 5/110), biri Kur’an’la (en-Nahl 16/102) ilgili
olan dört âyette geçmekte, dördünde de Cebrâil kastedilmektedir. Hz. Îsâ
hakkındaki âyetlerde onun Rûhulkudüs ile desteklendiği, Nahl sûresinde (16/102)
ilâhî vahyin Rûhulkudüs vasıtasıyla indirildiği bildirilmektedir. Kur’an’da ruh
kavramı “er-rûh” şeklinde tek başına kullanıldığı gibi değişik terkiplerle
Allah’a nisbet edilerek veya rûhu’l-kudüs, er-rûhu’l-emîn gibi tabirlerle Cebrâil,
ilâhî vahiy, ilâhî vahiy olarak İncil, Kur’an ve Hz. Îsâ için kullanılmıştır
(bk. RUH; RÛHULEMÎN).
Kur’ân-ı Kerîm’de sadece ruh kelimesiyle birlikte geçen kudüs “yüce olmak,
temiz olmak, kutsal olmak” mânasına gelir. “Temiz ruh, bereket ruhu, mukaddes
ruh” anlamındaki Rûhulkudüs’le ilgili çeşitli yorumlar söz konusudur.
Bazılarına göre kudüs kelimesi kuddûs gibi Allah’ın isimlerindendir;
dolayısıyla Rûhulkudüs, “rûhullah” demektir. Bu görüşü savunanlar, Hz. Îsâ
Rûhulkudüs ile desteklendiği ve Rûhulkudüs de Allah’ın ruhu olduğu için Hz.
Îsâ’ya rûhullah (en-Nisâ 4/171) denildiğini belirtirler. Bir rivayete göre
Rûhulkudüs, Allah’ın ism-i a‘zamıdır, Hz. Îsâ bununla ölüleri diriltmişti.
“İşte böylece sana da emrimizden bir ruh vahyettik” meâlindeki âyette (eş-Şûrâ
42/52) ruhla Kur’an kastedildiğine göre Îsâ’nın desteklendiği Rûhulkudüs’ün
İncil olduğu da ileri sürülmüştür. Ancak yorumlar içinde en doğrusunun
Rûhulkudüs’ün Cebrâil olduğuna dair rivayet olduğu belirtilmektedir (Elmalılı,
I, 342-344; ayrıca bk. CEBRÂİL). Cebrâil’e ruh denilmesi Allah katında
mertebesinin yüce olduğunu açıklamak ve onu şereflendirmek içindir. Beden nasıl
ruhla diriliyorsa din de vahyi getiren Cebrâil ile hayat bulmaktadır. Ayrıca
ruhanî bir varlık olduğu için de Cebrâil’e bu isim verilmiştir.
Meryem sûresinde (19/17) Hz. Meryem’e Îsâ’nın müjdelenmesi olayı anlatılırken,
“Onlarla kendi arasına bir perde çekmişti. Biz de ona ruhumuzu gönderdik.
Meryem’e düzgün bir insan şeklinde göründü” denilmekte olup burada geçen
“ruhumuz” (rûhanâ) ifadesiyle Cebrâil’in kastedildiği kabul edilir. Esasen
Kur’an’da Hz. Meryem’e çocuğunun olacağını meleklerin müjdelediği bildirilmekte
(Âl-i İmrân 3/45-47), dolayısıyla düzgün bir insan şekline girerek Meryem’e
müjde veren bu ilâhî ruhun melek olduğu anlaşılmaktadır. İncil’e göre de Hz.
Meryem’e bir çocuk doğuracağını müjdeleyen melek Cebrâil’dir (Luka, 1/26-38).
Ancak Meryem’in Îsâ’ya hamile kalması konusunda Kur’an ile İncil’deki beyanlar
arasında fark vardır. Luka İncili’ne göre (1/26-35) Meryem’e müjdeyi veren
melek Cebrâil ile onun hamile kalmasına vesile olan Rûhulkudüs aynı varlık
değildir. Kur’an’da ise Allah, Meryem’e gönderilen melekten “bizim ruhumuz”
diye söz eder ve genellikle bunun Cebrâil olduğu kabul edilir (Taberî, XVI, 45;
Fahreddin er-Râzî, XXI, 195). Melek Meryem’e müjdeyi vermiş, daha sonra
-rivayete göre- Meryem’in yakasından üflemiş ve Meryem, Îsâ’ya hamile kalmıştır
(Âl-i İmrân 3/45-46; Meryem 19/17-22; el-Enbiyâ 21/91; et-Tahrîm 66/12).
Kur’ân-ı Kerîm’de Cebrâil’den “ruh” ve “ruhumuz” diye bahsedilmekte, diğer
taraftan gerek ilk insanın yaratılmasında (el-Hicr 15/29; Sâd 38/72) gerekse
Meryem’in Îsâ’ya hamile kalmasında (el-Enbiyâ 21/91; et-Tahrîm 66/12) “ruhumdan
üfledim” ve “ruhumuzdan üfledik” denilmektedir. Bundan hareketle bazı
yorumcular “üfledim, üfledik” ifadeleriyle Allah’ın Cebrâil vasıtasıyla insanda
ruh yaratmasını kastettiğini söylemişlerdir. Buna göre, “Biz ona ruhumuzdan
üfledik” ifadesi, “Meryem’e üfleme işini ruhumuz vasıtasıyla yaptık” demektir
ki ruh Cebrâil olduğuna göre Meryem’e üfleyen de Cebrâil’dir. Rûhulkudüs’ün
Cebrâil olduğunu destekleyen bir başka delil Hz. Peygamber’in Hassân b. Sâbit’e
bir defasında, “Kureyş’i hicvet, Rûhulkudüs seninledir”, bir başka zaman da,
“Ve Cebrâil seninledir” demesidir. Nitekim Hassân b. Sâbit bir beytinde,
“Allah’ın elçisi Cibrîl bizdedir, Rûhulkudüs’ün eşi, benzeri yoktur” diyerek
Cibrîl ve Rûhulkudüs ile aynı varlığı kastetmiştir. “De ki: Rûhulkudüs onu
rabbinden hak olarak indirmiştir” âyetinde (en-Nahl 16/102) Kur’an’ı indirenin
Rûhulkudüs olduğu belirtilmektedir. Kur’an’ı Hz. Peygamber’e indiren Cebrâil
olduğundan bu âyet de Rûhulkudüs’ün Cebrâil olduğunu göstermektedir. Rûhulkudüs
Cebrâil olduğuna ve bütün peygamberlere o vahiy getirdiğine göre Hz. Îsâ’nın
Rûhulkudüs ile desteklendiğine dair ifade (el-Bakara 2/87, 253; el-Mâide
5/110), doğumunun bizzat onun tarafından müjdelenmesi ve bizzat onun
üflemesiyle annesinin hamile kalması şeklinde açıklanmaktadır.
Kutsal ruh (ruah ha-kodeş) tabiri Rabbânî literatürde benimsenmiş olsa da Eski
Ahid’de daha ziyade Tanrı’nın ruhu (ruah El / Elohim / Yehova) ifadesi yer alır
(Eyub, 27/3; 33/4; krş. Mezmurlar, 51/13; İşaya, 63/10). Bu ifade Tanrı’nın
sözü ve nefesi, varlığın ve her yaratılmışın temelinde mevcut olan hayatî
kuvvet olarak anlaşılmıştır. Daha dar mânasıyla ilâhî ilham ve vahiyle
bağlantılı biçimde kullanılan kutsal ruh ya da Tanrı’nın ruhu kavramı,
Tanrı’nın kendi iradesini gerçekleştirmek veya mesajını aktarmak için dilediği
kişiler üzerinde etkili kıldığı kuvvet şeklinde de nitelendirilmiştir (Çıkış,
31/3; Hâkimler, 3/10; II. Samuel, 23/2; İşaya, 42/1; Hezekiel, 2/2). Bu durumda
kutsal ruh, söz konusu seçilmiş kişileri güç ve akılla destekleyen veya
peygamberi vahyi almaya hazırlayan kuvvet olmaktadır (bk. İLHAM). Dünya
yaratılmadan önce yaratılmış on şeyden biri olarak nitelendirilmesine (Haggai,
12, a, b) ve bazan rüzgâr, ışık veya ses biçiminde tasvir edilmesine rağmen
yahudi geleneğinde bu kavram Tanrı’dan ayrı ya da bağımsız bir varlık olarak
görülmemiş, Tanrı yerine geçecek şekilde sıkça kullanılmıştır.
İncil’e göre Tanrı ruhtur (Yuhanna, 4/24) ve Îsâ yeryüzündeki faaliyeti boyunca
hep kutsal ruhla desteklenmiştir (Luka, 4/14, 18; Resullerin İşleri, 1/7).
Kutsal ruh Meryem’i Îsâ’nın doğumuna hazırlamış, Meryem’de Tanrı’nın takdirini
gerçekleştirmiştir. Meleğin müjdesinden sonra kutsal ruh vasıtasıyla Meryem
bâkire olduğu halde Îsâ’ya hamile kalmış ve onu doğurmuştur (Luka, 1/35, 41).
İlâhî kelâmın bedenlenmesi sürecinde kutsal ruhun meshetmesiyle Tanrı oğlu
Mesîh olmuştur (Matta, 3/16; Markos, 1/10-11; Luka, 3/22; Catéchisme de
l’église catholique, s. 164).
Hıristiyan âmentüsüne göre kutsal ruh teslîs inancının üçüncü unsuru olması
dolayısıyla Tanrı’dır, çünkü Katolik inancına göre baba ve oğuldan çıkmış olup;
baba ve oğul ile aynı cevhere sahip ve bu sebeple aynı tâzim ve tapınmaya
lâyıktır. Kutsal ruh hayat verir, Tanrı’nın sözünü insana duyurur, fakat insan
onu duyamaz. Peygamberler aracılığıyla konuşmuş, kutsal metinleri ilham
etmiştir (Resullerin İşleri, 1/8, 16; 2/4; 4/25; 28/25). Hıristiyan inancına
göre Hz. Îsâ’dan sonra gelecek olan Faraklit, Rûhulkudüs’tür. İslâm inancında
peygamberlere vahiy getiren, ilâhî kitapları peygamberlere ulaştıran
Cebrâil’dir; Kur’ân-ı Kerîm’de bu mümtaz yeri sebebiyle Rûhulkudüs diye
isimlendirilmiştir. Hıristiyan inancında ise kutsal ruh Cebrâil’den ayrı ve
farklı kabul edilmekte, Tanrı’nın mukaddes ruhu olarak algılanmaktadır.
BİBLİYOGRAFYA
Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “rûḥ”, “ḳds” md.leri; Mustafavî, et-Taḥḳīḳ, IV,
254-265; IX, 209-212; Taberî, Câmiʿu’l-beyân, XVI, 45; Fahreddin er-Râzî,
Mefâtîḥu’l-ġayb, XXI, 195; Elmalılı, Hak Dini, I, 342-344; Catéchisme de
l’église catholique, Paris 1998, s. 152-164; J. Jacobi – L. Blau, “Holy
Spirit”, JE, VI, 447-450; E. E. Calverley, “Nefis”, İA, IX, 178-183.
Yorumlar
Yorum Gönder