GEÇMİŞİMİ SİLDİM DİYORSAN BU SANA YAZILMIŞ BİR YAZIDIR GEÇMİŞİ SİLMENİN ANOTOMİSİ
GEÇMİŞİMİ SİLDİM
DİYORSAN BU SANA YAZILMIŞ BİR YAZIDIR
GEÇMİŞİ SİLMENİN
ANOTOMİSİ
Geçmişi nasıl
sileriz? Silebilir miyiz?
Onun bütün frekansları
orada, ve senin bunu nasıl algıladığına bağlıdır durum.
Çok üzülmüşsündür,
yaralı bir ayı gibi böğürdün, yaralı bir kurt gibi kaldın, yıllarca ve
geçmişimi sildim diyorsun şimdi.
Bir kadın…eski
eş..sevgili…canın gibi sevdiğin dosttan yediğin müthiş kazık..kardeşinin
muazzam darbesi.
şimdi, bu acı işten,
karanlık atmosferden kurtulman bakış açında saklı.
Bilincini, zihnini,
ruhunu ve kalbini ondan nasıl çekip alabilirsin? Çünkü o şey karanlık mıknatısıyla
seni içine, dipsiz uçurumlara, uzaydaki gibi karan delik karanlıklarına çeker,
hapseder, çürütür.
Bir arkadaşım şöyle
dedi: içi küflü insanlar çok.
Sen kendini o
karanlık etkiden, çekimden kurtaramazsan için küflenecek, bionerjin, enerji
merkezlerin, ruhsal enerjin karanlık çarkın hizmetçisi olacak.
Uzun yıllar süren
delilik, depresyon, melankolik hal, sakız gibi bir üzüntü hali, iğrenç bir his.
Bob Ros denen ressamı
bilirsiniz, yıllar öncenin trt 2 kanalında manzara resimleri çizen ressam. Poturuk
kafalı adam, bonus kafalı adam. Dikenlik kafalı adam.
Resim çizerken
muazzam yaratıcıdır, ne der, “şuraya bir bulut çizelim, şuraya bir dere, şuraya
bir ağaç, şuraya dağ, şuraya kayalık, şuraya çimenler…”
Tamamen uyduruyor,
kafasına nasıl eserse.
Şimdi senin trajik
gördüğün olayı ele alalım, karanlığa gitmiş bağlantın, kutsal temasın, ilişkin,
adını ne koyarsan koy.
Hım, aha, şurada eski
karım kafama kürek indirmeye çalışıyor, ben o sıra tv de maç izliyorum, ama
karım bunu yapmıyor, ama yapmış gibi ya da kürek elinde, son anda cayıyor, sen
bunu yıllar sonra kavrıyorsun, maç izlememden hiç haz etmiyor.
(hey, bu çok komik,
bir filmde görsen çok gülersin değil mi, ama kendi hayatında böyle bir şey çok
zoruna gider, deli olursun)
Mesele de bu, böyle
bir bakış açısı geliştirebilmen, komik olarak anlatıyorum başından geçen acı
olayların başlangıçlarını.)
Ya da şöyle:
Onu öptüğün anlardan
biri, çok mutlu olduğun bir an.
Ya da, ona sarılıp
uyuduğun bir an….
Şimdi, kronolojik
olarak incelersek ilişkinin çok safhası var.
Güzel bir ton zaman…gün…aylar…yıllar…
Sen çok inandığın,
sahiplendiğin, varoluşunu buna göre dizayn ettiğin bir bağlantıdasın ve bu bazı
sebeplerle sürdürülemez hale geldiği için yıkım olarak geliyor gözüne, gönlüne,
bu şey hazmedilir gibi geliyor sana.
Geçmişi sildim,
kaldırıp attım diyorsun.
Peki geçmişindeki her
şeyle diz dize oturup sohbet edip müzakere ettin mi, yanlışların ne doğruların
ne, müzakerecilik o şeyin karanlık etkisinden, mıknatısından kurtulmanı sağlar.
Saatlerce sohbet,
hani çok sevdiğin biriyle sabaha kadar çay kahve içip sohbet etmek gibi.
Çocukluk arkadaşınla.
Din bize başımıza
gelen her şeyi olumlu yorumlamayı öğretir ki başa çıkabilelim büyük acılarla, ufaklarıyla.
Yani resim ne kadar
kötü olursa olsun içinden iyi şeyleri ayırt etmeyi ihmal etmemek.
Olumlu bir çerçeve
koyalım trajik şeylerimize ve onu kaldırıp koyalım arşivimize.
O şey bizi asla
yaralamaz.
Bioenerjimizi o
şeylerden azad etmenin yolu budur.
Bir adam hayal edin,
yürüyor, trafik kazası geçiriyor ve artık yürüyemiyor, bu adam yürüdüğü günleri
unutabilir mi, asla.
Geçmiş de silinemez,
orada durur güneş gibi.
Bilinç altımız akan
bir nehir gibidir, biz farkında olmada geçmiş diplerimizde okyanus gibi
dalgalanır.
Bu günümüzü,
yarınlarımızı bu dip okyanus belirler.
Biz bilinç altımızdan
yükseler karanlık şeylere karşı gerekeni yapmalıyız, geçmişte yaşadığımız
şeylerden, ilişkilerde biriken tortular, karanlıklar bilinç yüzeyine yükselir,
psikoloji bozulur, kafa dumanlanır, zihnimiz kararır.
Bu kafayla asla yeni
başlangıçlar yapamayız, yeni umutlara sarılamayız. Saflıkla, dipdiri, güneş
gibi hareket edemeyiz.
Yani diplerimizi,
bilinç altımızı, diplerimizde biriken karanlık enerjileri atmadıkça
yükselemeyiz hayatımızda, insan ilişkilerinde, aşkta ve sevgide.
Ne derler, sen aynı
adam olarak kaldıkça aynı hataları yaparsın.
Sen Allah’ın sana
işaret ettiği şeyleri fark etmedikçe aynı dertleri, şeyleri başına tekrar
tekrar getirecektir, ha, sen anlarsan bilincin kalp derecek yükselecek, o şey
hayatından uçup gidecektir,böyle böyle seviye atlayıp kemale eren insanlardan
olacaksın.
Geçmişimi sildim
demekle silemiyorsun geçmişi. Onu incelemek, kendinin yeniden dizayn etmelisin.
Köklü bir değişime gitmen demektir bu. Bu şey, evren sana bir mesaj vermiştir,
onu uygulaman gereklidir, haklısın, haksızsın, orada kalma, sadece ilerleyebilmek
için inceleme yap, olayların, acılarının röntgenini çek. Ondan kaçmana gerek
yok. sadece bilinçli bir soğumanın, uzaklaşmanın sana yararı olacağı için
gereken neyse onu yap. Kendine doğru şeyler fısılda, iç sesin sana doğru şeyleri
mi fısıldıyor, o bir müziktir sakın unutma, hayatının fon müziği .
Hayat, büyük trajediler
yumağıdır ve her gün büyük fırtınalardan sonra güneş yeniden doğar.
İşte sen busun.
Düzenim sarsıldı, bu
olmamalıydı gibi şeylere takılma.
Olan oldu, olduysa
güzel olmuştur, evren, Allah insanlara kötü şeyler yaşatmaz, onu
olgunlaştıracak şeyler acılardır, kalbimiz, ruhumuz zevkle olgunlaşmıyor,
fırındaki ekmek piştikçe yandıkça ekmek olur, hamdım, piştim yandım der bilge.
Kalp acısı en beter
acıdır.
Bu zamanla aşılır. Yıkılmaz,
bitmez şey yoktur hayatta, kalbine bunu öğret, olgunlaş.
Delice bağlantı kurduğun
şey sorumlu değildir trajedide, sorumlu sensin.
Güzel şeyler çoktu,
diyebilirsin.
Karanlık yönleri hiç
hatırlamaya gerek yok.
Geçmişi nasıl
sileriz? Silebilir miyiz?
Onun bütün frekansları
orada, ve senin bunu nasıl algıladığına bağlıdır durum.
Sen geçmişinin karanlık
noktalarını hatırladıkça o elektrik kablolarına yeni kablolar bağlayan, onları
günümüze taşıyan kozmik bir elektrikçi gibi çalışırsın.
Nefret, kötümserlik
de buna yol açar.
Kaldırıp atmak da işe
yaramaz, sen kendini tamir ettikçe o
şeyler, can sıkan şeyler kendiliğinden silinip eriyip gidecek zihninden,
enerjinden.
Ama bir savaş gerektirir
bu, zaman alır.
Travmaların aşılması
yıllar sürer.
Topyekün bir
aydınlanma, savaş; ama sevgiyle, bilgelikle savaş. Bir çiçekçi gibi, tarlasında
çiçek yetiştiren çiçek hayranı kişi gibi çalışmalısın.
Bu direniş v sabırla
mücadele edersen zamanında yeri doldurulamaz gördüğün kişiden üstün kişilerle
karşılaşırsın, onlarla sonsuza dek sürecektir bağlantın…
Birinin yaşamına
teknik bakış:
Doğacak kişi…
büyüyecek… kaza geçirecek ölümcül…kurtulacak… Okuyacak…Ailesini kaybedecek.
İş bulamayacak…Yılları
depresyonla, işsizlikle geçecek. 8 yıl…
İş
bulacak..evlenecek..ayrılacak.. hasta olacak..iyileşecek..boşanacak…intihar
edecek…kurtulacak…yine evlenecek…zengin olacak…sekiz kızı olacak…90 yaşında
yatağında uykusunda ölecek…
Geçmiş bitmiş kutsal
temasın…
Cehennemin dibine
girsin dediğin kişi…
Bütün o sahnelere
dönüp bakarsan, unuttuklarına…orada top oynayan çocuklar, ip atlayan kızlar var…orada,
o ilişkide, çok başlarda güneşli çayırlar var, orada umutlardan ne güzel kır
evleri inşa etmiştin. Birlikte yemek yiyip seviştiğiniz günler…
Aniden gelen ölüm
gibi, aniden gelen şimşek gibi, her şey bitiveriyor gün geliyor. Hayat su gibi
akıp geçiyor ve sen sen ol hiçbir manzarayı kaçırma. Delice mutlu ol, delice an’ı
yaşamaya bakarken geçmişin karanlık hayaletlerinden ürkme, onu ciddiye alma,
geç git.
Yeni bağlantılar seni
bulacaktır, onlar seni.
Derin acılar
yaşamışlar birbirini gün gelir eliyle koymuş gibi bulur ve birbirine sımsıkı
sarılırlar.
Kör körü bulur
hayatta, deli deliyi…yağmuru özleyenler yağmur insanları bulur….
Nasıl biriysen öyle
insanları çekersin kendine.
Kurt insanlar kurt
insanları.
Dağ insanlar dağların
melodisi duyar ve dağlara giderler.
Yağmurlar ferahlatsın
diplerindeki okyanusları…parlatsın…
İnsanın asıl güneşi
gözlerinde değil; diplerinde, oradaki dehlizlerde akan (güç kaynağı) okyanuslardadır…
İyilik, güzellik
orada abideleşir…
21:04
25 ocak 2022 salı
İsa Kantarcı
Yorumlar
Yorum Gönder