AŞK BİRDENBİRE OLUR
AŞK BİRDENBİRE OLUR
Kuşlara yem almak
için alelacele kar soğuğunda aşağı caddeye ineyim dedim akşam vaktı; ama nasıl
bir heyecan ve mutlukla, yem alacağım dükkanın oraya girmek istedim, bir araç
park etmişti, giremedim, aralıktan geçerim geçemem derken durdum, otomobil
çizilmesin, “miyav” dedi bir ses, sağ yanımda aracıma çıkan siyah bir kedi,
yavru, 2 aylık var, her şey birden bire oldu, dünyanın yaratılışı gibi, Allah’ın
Hz. Adem’i birden yaratması gibi, Allah’ın Hz. Havva’yı yaratması gibi, Allah’ın
annemin karnında beni birdenbire yaratması gibi, Allah’ın Hz. Meryem’in
karnında birdenbire Hz. İsa’yı yaratması gibi, babamın Almanya’da 9 sene
çalışması gibi, her şey birden, yıldırım gibi hızla oldu, kediyi gördüm,
gözleri gözlerimle buluştu, öpüştü, birdenbire sardı gözleri gözlerimi, ruhu
ruhumu, her şey birden bire oldu, hiç hesapta yoktu bu siyah yavru kedisi, ben bambaşka
bir alemdeydim, dedim Arif’e, dedim abisi Cengiz’e, masada çay içiyorduk,
yağmurluydu hava ve o an kesmişti, incir fidanı dikmişti Arif, “dikiyorum
yoldan geçen alıp yese babamın ruhuna gitsin sevabı dese yeter” diye söyledi,
bu kedi hesap dışıydı, olasılıkların hiçbirinde yoktu, olasılıklar ne çok ve
onlardan birini hiç düşünmezsin ve, birden ölüyorsun dedim masada, “deli dolu
yaşarken şırak, ölüsün, ben öldüm mü diyorsun, ben öldüm,” birden boyut
değiştiriyorsun, yoksun dünyada, bir ruhsun, bedenin yerde, sen bedeninin
yanında, melekler gelene kadar hiçbir yere gidemiyorsun, gelip seni alacaklar, öldüğünüzde
aynen bu dediğim gibi olacak, ben bunu yaşamadım; ama ne olduğunu biliyorum,
melekler gelip sizi alacak öldüğünüzde, çünkü öteki aleme götürecekler sizi, yolu
bilmiyorsun çünkü ve yetkin yok tek başına gitmeye, öteki tarafta kıyamet
kopana dek bir yeriniz olacak, o yer nasıl bir yerdir, bu dünyada nasıl
biriydiniz, neler yaptınız, işte ruhlar alemindeki yeriniz de buna paralel
olacak, eğer pislik biri olarak ölmüşseniz öteki tarafta pisliklerin olduğu
yerdesiniz, iyilik yapan biriyseniz iyilerin yanındasınız öteki tarafta, Hacı Anne
aklıma gelmişti, onun için şöyle dedim, “öteki tarafta kuşlar kadar mutlu ol,”
çok sevdiğim bir kadındı, çok yüce bir ruhu, kalbi vardı, derviş bir kadındı ve
her şey birden bire oldu, bu kedi hesapta yoktu, aklımda fikrimde yoktu, göz
göze geldik, yemci arkadaş dükkandan çıktı, bu kedinin sahibi var mı dedim, yok
dedi, yem ver dedim içeri gidip naylon aldı yem verdi dükkan önünden bir kilo,
kedinin sahibi yok dedi, yakala ver dedim, verir vermez şırak attım mor hırkama
kediyi, koynuma, sağ tarafa, başta korktu, kaçar gibi koktu, ,tuttum, çok
korktum fırlayıp kaçar diye, okşadım, sakinleşti, ilerledim, aracı tutuyorum,
kediyi koynumda, ilerlemek çok zordu, az sonra kedi hırkanın kenarından çıkardı
başını, akşamı seyrediyor, erittiğim yolu, sakin sakin bakıyor, onu öptüm,
sonra bir daha, sonra bir daha, bu kedi hesapta yoktu, bir kedim oldu, bir
siyah sokak kedisi, aşk birden bire oldu, o ilk bakış, kaptım, çalar gibi aldım
kaçtım kediyi, fırladım gittim, kendimi hırsız gibi hissettim, sanki bana
dünyayı verdiler, altı üstü bir sokak kedisi… bu ayarda..saflıkta…yalınlıkta…minimal
yaşamak…bu kanaat ve basitlikle.
Anladım ki aşk
birdenbire olur, eve geldim, kendinin yerini yapana kadar kum vs lazım, kediyi
koydum ahşap ufak kümese, kuş kümesine, başta miyavladı, kapıyı kapattım
uzaklaştım, sahile indim ona kum almak için, sıçacak ya.
Kum aldım geldim,
ahşap kümese yanaştım heyecanla, seslendim kediye, ya ne oldu nereye kayboldu,
telefonun ışığıyla baktım, kutluğa (kuş folluğu) girmiş uyuyormuş , uykulu
baktı, içim rahat etti, eve geçtim, yemekte tavuk varmış, gece indim kümese, kaba
tavuk koydum kuru fasulyenin ufak etlerini, kediye götürdüm, yine uyuyordu,
uyandırdım, kabı uzattım öte beri vardı kümeste, kokuyu aldı kafasını uzattı, sıçrayıp
fırladı, ete yumuldu, kocaman lokmaları götürmeye çalıştı, fena biçimde açmış kedicik.
Bir sahibi oldu, ona aşık bir sahibi oldu.
Dedim ben bu olayı
romana yedireyim, ve yedireceğim, aşk birden bire olur, aniden, zınk diye, ölür
gibi, tokat gibi, yumruk gibi, kafana meteor düşer gibi kalbine, kalbine ok
saplanır gibi.
Adem’le Havva’nın ilk
sevişmesi gibi.
Allah’ın en iyi
işlerinden biri kedilerdir.
Arife dedim, Cengiz’e:
Amerikalılar noel kutlar, o gün hediyeler verirler birbirine, bizde yok, ablam
demişti: Peygamberimiz hediyeleşin demiş, bizde bu yoktur, eee, peygamber
demiş, lan noel kutlasak gavur musun diyecekler günah, eeee sen neyi
kutluyorsun ve dandik, kof, uyuz, mal kardeşim, malsın, malsınız, salaksınız.
Kandil geldi, mübarek
olsun derler, hediye yok, lan hediyeler
verin o gün birbirine de anlamı olsun, simgesi, değeri, çocuklar o zaman o günü
iple çeker, boş ve bir garip yozluk, kültürsüzlük.. bizdeki.
Cuma geldi, Cumanız
mübarek olsun, laf laf laf, ya bir hediye ver bana, bir hediye ver bir çocuğa,
bir avuç şeker, kardeş, Cuma gelince ciddi bir şey hissetmiyorum, bana her gün
Cuma çünkü. BU ÇOCUKLARA KANDİL GÜNLERİNİ (MANEVİYAT) ÖĞRETMEK SEVDİRMEK
İSTİYORSAN O GÜN ONLARI HEDİYEY BOĞ.
VE DİN BASKISINI GEÇ.
BEN YEMEDİM BU
NUMARAYI.
GÜNÜMÜZ GENÇLERİ DE
YEMEZ.
GEÇİN O AYAKLARI.
Şeker bayramını
şekerlerden sevdik biz…Din umurumuzda değildi.
İsa Kantarcı
Yorumlar
Yorum Gönder